5 Mart 2009 Perşembe

Trabzon tarihinde bir dönüm noktası: Sümer Opera Binası

1912 yılında Rumlar tarafından yapılan Sümer Sineması'nın Türkiye'nin ilk opera binası olup olmadığını uzun süredir araştırmaktaydım. Bu konu üzerine kafa yoran ve bulgularını bizimle paylaşan bazı günce yazarları, Sümer Opera Binası'nın etkisini 1890'dan 1914'e dek sürdürmüş olan Art Nouveau akımının bir örneği olduğunu çeşitli web sayfalarında belirtmişlerdir. 1925 yılında sinemaya çevrilen yapı, o tarihten yıkılışına dek Sümer Sineması adıyla anıldı.

Mimari değeri yüksek bu yapıtın 1958 yılında alınan bir kararla 14 günde yıkıldığı da ne yazık ki gerçek. Bugünkü Meydan Parkı'nı Tanjant'a bağlayan yol üzerinde bulunan yapı 20. yüzyıl Türkiyesi'nin ilk opera binası olma özelliğini de taşımaktaydı. Şimdi, bu sonuca nasıl ulaştığımızı görelim.

Art Nouveau akımının ilk örneklerinin İstanbul ve İzmir'de bulunduğu sanılmaktadır. Ne var ki, bu yapılardan biri olarak gösterilen Süreyya Operası'nın yapımı 1927 yılına dek gecikmiştir. Kadıköy'de kurulan bu yapı, İstanbul'un Anadolu yakasının ilk opera binasıdır.

1840 yılında Pera'da yapılan 400 kişilik Bosko Tiyatrosu, hem seyirci kapasitesi hem de temsil edilen yapıtların türü bakımından opera binası özelliği taşımamaktadır. Osmanlı padişahlarından Sultan Abdulaziz'in onuruna düzenlenen tiyatro temsillerine evsahipliği yapan binanın Büyük Beyoğlu Yangını'nda yerle bir olduğu sanılmaktadır.

Bu da gösteriyor ki; Sümer Opera Binası, zamanının eşsiz yapıtlarından biri. Binanın opera temsilleri için özel olarak kurgulanmış olması ise Trabzon'un bu yapıyı yitirmiş olduğu gerçeğini daha da acı hale getirmiyor mu?

23 Şubat 2009 Pazartesi

Ne olacak bu Türkçe Vikipedi'nin hali?

2003 yılında yayın yaşamına başlayan Türkçe Ansiklopedi'den söz ediyorum. Özgün katkılarla gün geçtikçe gelişen ama aynı zamanda artan vandalizm tehdidine karşı savunma yöntemleri de geliştirmesi gereken bir özgür içerik platformu... Büyük çaba göstererek oluşturduğunuz bir maddenin kötü niyetli kişilerce bir gün saçmasapan sözcüklerle doldurulmasını görmek istemezsiniz sanırım.

Üzerinde durulması gereken bir diğer konu ise içeriğin diğer vikilere göre çok cılız kalması. Bu olgunun toplumbilimsel nedenleri olduğu kadar sanal dünyada tur atan Türk kullanıcıların boşvermişliğinden (ya da aşırı rahatlık mı demeliyiz?) kaynaklandığı da su götürmez bir gerçek. İş birliği projesi adı altında yürütülen çalışmaların da olması gerekenden daha verimsiz kaldığını gözlüyorum.

Tüm bu olumsuzluklara karşın umudumuzu yitirmememiz gerekir. Gönüllü üyelerle yol almaya çalışan bir hareketten daha fazlasını beklemek çok da hakkımız olmayabilir! :)

Merhaba!

Beyni dilinde günceye hoşgeldiniz!

Adından da anlaşılacağı gibi, güncemiz herhangi bir konu kısıtlamasına sahip değildir (genel ahlak kuralları ve telif hakkına saygı göstermek koşuluyla).

Beyni dilinde tanımı usta gazeteci Mustafa Balbay'a aittir. Bu söz öbeği, düşüncelerini herhangi bir kaygıya kapılmaksızın ifade edebilen insanlar için kullanılır. Güncemizin de temel mantığını oluşturacak olan bu deyiş için Mustafa Abi'ye teşekkürü borç bilirim.

Herkese keyifli sörfler!